Dünya Ağacı ( Hayat Ağacı )


     Türkler evreni değişik sembollerle ifade etmişlerdir:

     Bazen bir sırık şeklin de düşünülen Dünya Ağacı bazen de ağaç görünümü yerine Kutup yıldızı' nı koydukları da olur.

     Bu bazen Altın bazen Demirkazık olarak anılır zaman zaman onun için güneş direği terimi de kullanılır. Kubbeli bir çadıra (yurt) benzetilen gökyüzünün ortasındaki bu yıldız, çadırın ana direğinin yurdun kubbesini tuttuğu gibi gök kubbeyi tutar.

     Tüm yıldızlar ana eksen olan Kutup yıldızı' na bağlıdır. Türkler yıldızları bir at sürüsü, Kutupyıldızı' nı da atların bağlandığı kazık olarak görürler.

     Dünya Ağacı bazen Hayat Ağacına dönüşmüş olarak anlatılır yalnız konunun bu kısmında önemli bir farka dikkati çekmek gerekir Dünya Ağacı ile Hayat Ağacı birbirleriyle ilişkili fakat birbirlerinin aynısı değildir. Birincisi kozmolojik sistemde yeri olan dünya ekseni, diğeriyse hayatın yenilenmesi, yani türemeyle ya da ölümsüzlük konusuyla ilgilidir. 

     Her ikisinin çakışan ilişkisiyle söz konusu kozmolojik düzenin de aynı zamanda hayatın devamlılığını ve sürekli olarak yenilenmesini sağlamaktadır. Bu nedenle bu iki tasavvur zaman zaman birbirine karıştırılmıştır. Bazen de birbirlerinin yerine kullanılmıştır. 

     Bazen dağ tek başına Dünya Ağacının yerini alır, yani dünyanın eksenini dağ teşkil eder. Dağ içindeki mağaralar da yaratılış, doğum, ana rahmi gibi konulara işaret etmekle birlikte çok genel anlamıyla evrenin de bir simgesidir.

     


     Dünyanın, aynı zamanda evrenin merkezi kavramından bahsederken, önemli bir merkez öğesi olarak Kabe' yi anımsamak gerek Kabe maddi bir yapı olmaktan çok bir kozmik eksen ya da merkezdir.

     Ortasından bir eksenin geçtiği bir dünya tasarımında, geç zamanlarda ortaya çıkmış bir düşünceye göre, gök kubbeyi dört yöne göre yerleştirmiş dört direk taşımaktadır.

     Ordu-Balık denilen hükümdar şehri planları (özellikle Doğu Türkistan' da) dört yöne nazır planda olup, yollar ortadaki hükümdar otağında ya da sarayında kesişmektedir.

     Çadır eşiği himayeci, kapalı bir dünya gibidir. Ocak ve çadırın tepesindeki delik, kozmik ekseni temsil eder. Bazen çadırın direği bu mihveri teşkil eden Dünya Ağacının yerini alır.

     Türklere göre; kainatla üstteki gök parlaktır, alttaki yağız yer karanlıktır. Güneş tanrısı parlaktır, ay tanrısı karanlıktır. Ateş parlaktır, su karanlıktır. Er parlaktır, dişi karanlıktır. Bu yerli- göklü dişili-erkekli (unsurlar) kavuşursa bütün canlı ve cansız iki türlü varlık doğar belirir. Güneş ve ay karışıp kavuşarak yol almaktadır. Bundan ötürü, yazlı-kışlı, dört mevsim olur.

     Bu yolla yaradılış gerçekleşiyordu. Konuyla ilgili açıklamara göre mahiyeti anlaşılamayan ilk sebep ademi (yokluk) meydana getirdi. Ademden ilk monad (tek varlık) oluştu. Tek varlıktaki çeşitli öğeler yarug (yök/yang) ve kararıg (yer/yin) unsurlarını meydana getirdi.

     Söz konusu unsurlardan su, ateş, ağaç, maden ve toprak olarak beş unsur daha ortaya çıktı. Bu unsurlar evren planına uygun olarak çeşitli benzer öğelerle birlikte yer alıyordu.

     Gökle ilgili tasavvurlar da, Gök kubbeye gök çarkı deniliyordu. Gökte yine dört yöne göre 7 şer gruba ayrılan 28 burç bulunmaktaydı. Bu husus eski Türklerin Hunlardan beri gezegenlerden haberdar olduklarını göstermektedir.

     Gökyüzü yukarıda sözünü ettiğimiz sistem üzerine oturuyordu Eski Türklerde gök çarkının ( veya çarklarının ) döndüğü kabul edilmekte ve bir Uygur metninde gök kubbenin en alttaki çemberini (feleğini) bir çift gök ejderinin çevirdiği belirtilmektedir. Böylece ejderin eski Türklerde aynı zamanda evren olarak adlandırılmasının sebebi de anlaşılmaktadır.

     Evren ve insan konusu Orhun Abideleri' nden Kültigin yazıtının doğu yüzünün birinci satırında şöyle ifade ediliyor:

     Üstte mavi gök (yüzü) altta (da) yağız yer yaratıldığında ikisinin arasında insanoğulları yaratılmış insanoğullarının üzerine (de) atalarım dedelerim Bumin Hakan (ve) istemi Hakan (hükümdar olarak) tahta oturmuş tahta oturarak, Türk halkının devletini (ve) yasalarını yönetivermiş düzenleyivermişler.

Yorumlar