Türk Mitolojisinde Şamanlık


     İslam' dan önceki ideolojik ve sosyo-kültürel alanın idare edici ve yönlendirici fonksiyonunu üstlenen Şamanlık felsefi pratik bir akımdır. Türk kültürünün bütün yönlerini kapsamaktadır. Türklerin zamanla kabul ettikleri dinler de (Manihaizm, Budizm, Hıristiyanlık, Musevilik, İslam) Şaman öğelerini Türk şuurundan ve Türk kültüründen silip atamamıştır.

     Şamanlık, yeni kültür çevresine ayak uydurarak yaşamını şöyle veya böyle bir şekilde sürdürebilmiştir. Takip ve yasaklar, Şaman unsurlarını gizli şekilde yeni dinlerin alt yapısına itmiştir. Bugün bunlar Türk geleneksel inancını oluşturmakta ve dini literatürlerde batıl inanç adıyla bilinmektedir.

     Bütün yönleri ile Şamanlık, eski Türklerin yalnız inanç sistemine değil, aynı zamanda felsefesini de oluşturur. Ancak inanç sistemimizi bütünüyle Şamanlık adına bağlamak da doğru değildir. Şamanlık olsa olsa inançları kendi felsefi ve pratik sistemine uygun bir biçimde şekillendirmiştir.

     Eski Türk felsefesi de Şamanların gizemli bilgileri temelinde biçimlendirilmiştir. "Eski dinlerde 'sihir' itibarlı olduğu için, o zaman 'Akli felsefesini' , Şamanizm de bir nevi 'Şer'i felsefesini' oluşturmuştur. Eski Türklerde iki felsefi sistem vardı ve bunların biri 'din' den, diğeri 'sihir' den doğmaydı.

     Şaman dünya görüşünün en karakteristik özelliklerinden biri tabiatla cemiyetin birbirinden ayrılmaması, bir bütünlük oluşturmasıdır. Bu nedenledir ki Şamanlığı bütünüyle "doğa dini" diye adlandırmak mümkündür.

     Şamanlığın felsefi de doğa hadiselerine ve doğaüstü varlıklara bağlanmaktadır; Şaman felsefesine göre evrenle dünyamız, makro-kozmosla mikro-kozmos arasında ebedi, ezeli bir denge vardır. Bu dengenin bozulması felakete neden olur.

     Bütün gizli bilimlerle, deneyimlerle donatılmış Şamanın başlıca görevi bu dengeyi ve düzeni korumaktır. Bu özellik, adayı, Şamanlık görevine çağıran ruhların gönderdiği Şaman hastalığında, vücudun doğranması ile gerçekleşen ritüel ölümde, akrabaların ölmesi ile azapların bağışlanması düşüncesinde, Şamanın kutsal ağacında, Şamanın hamisi olan hayvan anada, Şaman ruhunun yeniden doğması ve Şaman ağacında terbiye edilmesinde gösterir.

     Şaman bir fert gibi doğa ile cemiyet, maddiyat, ile maneviyat, reel alemle öteki dünya, toplumla ruhlar arasında bir medyatördür. O, kozmik bilgileri yaşatan ve bunu insanlara ileten kişidir. O, bakan değil, gören kişidir.

     Şaman, yalnızlığın gücünün büyük olduğunu anlamış, bu nedenle de toplumdan uzaklaşmıştır.

     Şaman efsanelerinden anlaşıldığı üzere, Şamanlar genellikle toplumunun sık yaşadığı yerlerde değil, toplumundan dışarıda, tenha yerlerde yaşamayı denemiş kişilerdir.

     Şaman, toplumun içinde olsa da yalnızdır: Karanlık zamanı kendini öteki dünya varlıklarından biri olarak gören ve öteki dünyayı kendi dünyasına taşıyan Şaman, yine de yalnızdır.

     Şaman, öteki dünya olarak betimlenen ruhların veya gözle görülmeyen varlıkların dilini bilen, dolayısıyla iletişim sağlamak için tercümanlık yapan ve bin yıllarca biriken ve zamanla unutulmaya yüz tutan kozmik hafızada saklı olan gizli bilgileri topluma üstü kapalı simgelerle götüren Şamanlık sisteminin bir temsilcisidir:

     - Öteki dünyanın bu dünyadaki temsilcisi, unutulan gizli bilgilerin kaynağıdır,

     - Kutsal bilgileri veya karşılıklı istekleri (ruhların insanlardan, insanların da ruhlardan istediklerini) ileten arabulucudur.

     Demek ki, Şamanın esas fonksiyonu görmek, anlamak, iletmektir. Bu üçlü fonksiyonu gerçekleştiren Şaman, toplumun özel statüye sahip bireyidir. Ayrıca Şaman yalnız toplumun fiziki sağlığından değil, aynı zamanda manevi dünyasından da sorumludur.

     Türklerin, Şamanlıkla ilgili bir takım inançlarının temelinde Şaman olma öğesinin durduğu bilinmektedir. İlk önce Şamanın bütün yönleri ile toplumun diğer üyelerinden farklı bir kişiliğe sahip olduğu söylenmelidir. Bu farklılığın temelinde Şaman statüsü olarak adlandırdığımız geçit riti gelmektedir.

     Sıradan bir insan olmaktan çıkan ve yeni bir statü kazanan Şaman, toplumun inanç ve görüntüler dünyasını düzenleyen, öteki alemle yaşanan dünya arasında aracı olan ve bütün bunları kendine özgü bir metotla kitleye iletendir.

     Şamanın bütün diğer görevleri ile beraber esas misyonu, toplumu gizli bilgilerle tanıştırmak ve makro-kozmosla mikro-kozmos arasındaki dengeyi korumaktır. Bunun yanı sıra Şamanın diğer işlevleri de vardır:

     - Hastaları iyileştirmek,

     - Ölen adamın ruhunu öteki dünyaya götürmek,

     - Kısırlığı tedavi etmek,

     - Avın bol olmasını sağlamak,

     - Fal bakarak gelecekten haber vermek,

     - Evi kötü ruhlardan temizlemek,

     - Kurban sunmak (Kurban ritlerinin en önemlisi Bay Ülgen' e ve Erlik Han' a sunulan kurbanlardır.) gibi bazı dinsel törenleri icra etmek.

     - Mevsim ritüellerini (mesela ısı ritüeli, son bahar rütüeli vs) düzenlemek,

     - Sığırlara ve atlara zarar veren ruhları kovmak,

     - Kayıp şeylerden haber vermek vs

     Bununla beraber zamanla Şamanlar, bazı kült karakterli merasimlerin de yöneticisi olmuşlar. Mesela ev yapma, sulama kanallarını arındırma, merasimi vs gibi işlevler Şamanın kamlığından sonra gerçekleştirilmiştir.

     Ancak Şamanın işlevlerine dahil olmayan bazı inanç ve merasimler de vardır:

     Gök Tanrı' ya ve atalar ruhuna sunulan kurban törenleri, Şamanın yer almadığı dinsel uygulamalar içindedir..

     Şamanlık bazı Asya, Afrika ve Amerika topluluklarında ilkel din veya dini-sihri uygulama olarak görülür. Bazı toplumlarda Şamanlık dini sistemlerin yanında sihirsel veya büyüsel ihtiyaçları gideren pratik bir eylem olarak varlığını sürdürür. Bu durumda Şamanlık hakkında mevcut olan literatürde iki fikirle karşılaşırız.

     Şamanlık problemi üzerinde çalışan bilim adamlarının büyük çoğunluğu, aynı zamanda eski Sovyet alimleri (Mikaylovskiy, Haruzin, Potapov, Alekseev vb..) de Şamanlığı Türklerin orijinal dini kabul ederler.

     Dünya milletlerinin bir kaç dini sistemden, mesela Animizm, Fetişizm, Totemizm vs gerçek monoteizme geldiği fikri dinler tarihinden anlaşılmaktadır.

     Etnograf ve din tarihçileri, halk edebiyatçıları ve sosyologlar, Türklerin de politeist bir merhaleden geçerek bugünkü duruma ulaştığını düşünmek suretiyle Türk kültürünün karakteristik özelliğini inkar etmişlerdir. Bu bilim adamları Şamanlığı şu özellikler doğrultusunda bir din kabul etmektedirler:

     - Şaman dünya görüşünün olması,

     - Şamanlıkta kozmogonik tasavvurların mevcutluğu,

     - Şamanlara özgü merasim ve ayinlerin olması,

     - Şaman folklorunun mevcutluğu,

     - Toplumda Şamanın özel statüsünün olması vs

     Şunu özellikle kaydedelim ki bu hususiyetler aynı zamanda Şamanlığın din olmadığını da ispatlayacak niteliktedir.

     Sibirya' nın değişik inanç sisteminde Şamanlık adı ile bilinen uygulama özel bir yer tutmaktadır.

     Şamanlık Türk boylarının mitolojik inançları bağlamında bir yapılanma geçirmiş ve eski ergenliğe geçiş ritüellerini kendi kuralları doğrultusunda adapte etmiştir. O halde Şamanlığı, inançları birleştiren ve sentez eden akılcı bir yaklaşım olarak değerlendirmek mantıklı olur.

     Şamanlığı, din değil de Kuzey Asya topluluklarının dini duygularını içeren ve öteki alem varlıklarına hükmeden bir tür kült olarak görenler de vardır:

     Tarihi süreç açısından bakıldığında Şamanlığın animizm ve animistik görüşlerden önceki tasarımları içeren bir yapı sergilediği bilim adamlarınca kaydedilmiştir. Görünen bütün varlıkların ruhu olması inancı bağlamında Şamanlığa daha yatkın gibi görünmüştür. Bir görüşe göre ruh kavramı rüyalar yolu ile ortaya çıkmış, insanın vücudundan bağımsız olan başka bir ruhunun da var olduğu anlaşılmıştır.

     O halde Şamanlık:

     Din fenomenolojisinin ortaya çıkmasında önemli etken rolünü üstlenmiş pratik uygulamaya dayalı eski bilgilerin kendine özgü yorum şeklidir.

     Şamanın işlevlerinin geniş olması ve bir kısmının dini içerikli olmasından dolayıdır ki Şamanlığı eski Türklerin dini olarak düşünmüşlerdir. Burada Şamanın dünya görüşü, Şamanın kozmogonik tasavvurları, özel merasimler, Şaman simgeleri, Şaman folkloru, Şamanın toplumdaki statüsü vs. Şamanlığı bir din olarak değerlendirmeye yardımcı olmuştur.

     Şamanlık, dinle ilgildiri, anca din değildir; o hekimlikle ilgilidir, ancak hekimlik de değildir; Şamanlık güzel sanatlarla, folklorla ilgilidir, ancak bütün noktalarda onlarla ayniyet oluşturmaz.

     Ayrı ayrı kültür ürünleri ile yakınlık ve benzerlik oluşturan Şamanlık, Kültürün özel bir birikimi niteliğinde olup, yeni bir olgudur. Ne dinle, ne folklorla, ne de tıpla bağdaşmaktadır. Ayrıca Şaman, bütün dini merasimlerin ve dini yaşamın tek icrası ve yönlendiricisi de değildir.

      Şaman, kendine has bir icraata ve bu icraatı gerçekleştirmek için özel tekniklere sahip (trans halleri, oyunculuk, illuziyon vs.) olan ve belli merasimleri yapan, genellikle kötü ruhlar diye nitelendirilen varlıklara hükmedebilen aracıdır.

     O, insan psikolojisini iyi bilen, korku ve inamın, saygı ve sevincin kaynağı üzerinde uzman serbestliğiyle davranan bir kişiliğe sahiptir.

     Din adamlarından (kahin, rahip, keçiş, molla, lama) farklı olarak Şamanlar, esrime (extase) tekniğinden istifade ederek ruhlarla samimi bir ilişkiye girerler. Bazı konulara bakılırsa Şamanların, ruhlarla daha çok pazarlık yaptığı söylenebilir.

     Din adamlarının, otacıların ve medyumların da ritüelleri vardır hatta kendilerini başka bir aleme göçürebilirler, ancak onlar genellikle kozmik seyahat yapmazlar.

     Tibet Budistleri esrime halinde seyahat edebilseler de bu onların başlıca amacı değildir. Ruhi hastalar da şuurlarının durumunu değiştirebildikleri gibi ruhlarla da karşılaşabilirler, ancak bu istenilmeyen bir kurban durumunda gerçekleşir. Şamanlar ise kozmik seyyahlardır. Bir şaman için kozmik seyahat çok önemlidir. 

     Günümüzde Şamanlığın bir dün olmadığı, ancak dinsel ve toplumsal işlevleri olan pratik bir inanca dayalı, toplumsal talebe cevap veren ve dini öğretisi olmayan bir esrime sistemi olduğu kesinleşmiştir. Buradan hareketle diyebiliriz ki Şamanlar bireysel faaliyet gösterdikleri için, kahinler gibi dini kültleri gerçekleştiren ve yöneten bir sınıf oluşturmazlar. 

     Belli olan şudur ki Şamanlık, eski Türklerin dini olan Gök Tanrı inancından çok şeyi benimsemiş, adeta bu dinin dış yönünü belirleyen pratik icraat haline gelmiştir. Genel olarak Şamanlığı belirleyen üç alametten söz edilir ki bunlar:

     - Şamanlar kendi istekleri doğrultusunda başka bir şuur durumuna geçebilirler

     - Bu durumda onlar kendilerini başka bir aleme seyahat eder gibi hissederler

     - Bu seyahatten onlar bilgi ve güç almakla beraber, aynı zamanda kendi soydaşlarına yardım etmek için de yararlanırlar

     Şamanlık, din olmadığı için kapalı bir sistem olarak ta düşünülemez. O toplumsal dünya görüşünün bütün katmanlarına yayılmış ve serpirmiş bir olguya sahiptir. Şamanlık, daha çok bir yaşam tarzı, doğayı algılama biçimi olduğu içindir ki Türklerin Şamanist dünya görüşünde insan doğadan üstün bir yaratık olarak düşünülemez.

     İnsanlar da başka canlılar gibi, hatta daha çok, doğada mevcut olan ve görünmez alemi kapsayan ruhların iradesine bağlıdırlar. Bu durumda Şamanın faaliyet alanına dahil olan öğeleri:

     - Şaman, bütün işlevlerini yardımcı ruhların aracılığı ile yerine getirmektedir.

     - Kahinlerden ve başka din adamlarından farklı olarak Şaman, ruhların seçtiği ve yeniden oluşturduğu kişiliğe sahiptir.

     - Şaman, yardımcı ruhlarının aracılığı evrende (gökte, yeraltında) iletişim kurabilir ve bu iletişim Şamanın isteği ile gerçekleşir.

     İslamiyet' ten önceki kültürün temel taşlarını oluşturan Şamanlık bir sistem gibi Türklerde, özellikle Altay-Sayan ve Sibirya Türklerinde yaygın olmuş ve daha çok gelişmiştir. Özellikle Sibirya olarak betimlenen bölgede Türk Şamanlığı ile beraber diğer Şamanlık olguları da mevcut olmuş ve zamanla bu sistemler arasında güçlü bir etkileşim yaşanmış, dominant unsurlar milliliğini koruyabilirse de bir çok element müşterek bir yapı sergilemiştir. 

     Yaygın olan halk inanışlarına göre Şamanları görevlendirenler:

     - Ecdat Şaman,

     - Yer-Su ruhları,

     - Gök ruhları,

     - Kötü ruh olan albıslar (abaasılar) ve üyeler alabilir.

     Bütün benzer tarafları ile birlikte az da olsa Altay-Sayan ve Yakut Şamanlık öğesi arasında farklılık görülür. Nitekim Altaylı kavimlerden Şorlarda, Kumandinlerde Şamanlar, Ülgen tayin eder ki insanları Erlik' in şerrinden korusun.

     Bu kavimlerde Şamanlık, hem ata hem de ana hattı ile coçuğa geçer. Şaman görevinin kalıtsallığı bağlamında Altay-Sayan ve Yakut Şaman geleneği arasında fark yoktur. Türk Şamanlığının. Moğol Şamanları ile de çok benzer olan giyim kuşamları dikkat çeker. Ayrıca Türk Şamanları, Kuzey Amerika Kızılderililerinin Şamanlarına da benzemektedir.

     Türk Şamanlığının canlı olduğu bölgelerin etnografik verilerine dayanarak Şaman seçilmenin genel hatlarıyla üç yolla gerçekleştiğini söylemek mümkündür:

     - Soyla geçen Şamanlık görevi Baba hattı ile olduğu gibi ana hattı ile de geçebilir. Bu durumda aileden birinin veya bir kaçının Şaman olması ve ecdat Şamanın kendi soyundan birini Şamanlık görevi için seçmesi söz konusudur.

     - Ecdadı Şaman olmayan birinin ruhlar tarafından Şamanlık görevine seçilmesi

     - İnsanın kendisinin Şamanlık yolunu seçmesi ve Şaman sırlarını öğrenmek için uzun bir mesafe kat etmesi

     Doğal olarak Türk kültüründe soyla geçen ve ecdat Şaman ruhunun göreve çağırdığı Şamanlık öğesi daha çok kabul görmüş ve Şaman folklorunda özel bir yer oluşturmuştur.

     Diğer taraftan Şamanist düşünceye göre soylu Şamanlar, en güçlü Şamanlar olarak bilinmektedir. Türk Şamanlığı yukarıda sayılan her üç Şaman olma yolunu kullanmıştır. Şaman olmak için ruhi depresyonlarla, krizlerle, nöbetlerle izlenen hastalık Şaman olmanın gen kodudur.

     Şaman, anadan doğma şairdir, bestecidir, şarkıcıdır, müzisyendir, dansözdür, oyuncudur. Olağanüstü tasavvur gücü ile hastaya şiirsel dilin kudretiyle tesir etmeye çalışan insandır, çünkü ruhlar, güzel sözleri sever diye düşünürler.

     Ritmik kelimeler, Şamanın sanki ruhları efsunlaması gibi değerlendirilir. Aslında Şamanı coşturan, ritmik şiirler söyleten ruhlardır.

     Şaman ruhların ağzı ile konuşan, söylenen icracıdır. Buna göre de Yakutlar Şamanın okumasına "ruhlar tarafından söyletiliyor" diye bakarlar. Hatta Şamanlar, davullarının içine toplandıkları ruhlarla sohbet de ederler. 

     Ruhlarla iletişim şarkı ile dansla, müzikle daha da kolaylaşmış olur. Bu durumda Şamanın, iki karakteristik özelliği daha ortaya çıkmış olur:

     - Şamanın ruhlarla münasebeti

     - Gizli olan bir realite ile ilişki. Bu sıradan insanlara kapalı olan bir realite ile ilşkidir

     Şaman mitolojisinde evrenin üçlü bölünmesi ve ruhların hiyerarşik düzeyi, bu sistemin Gök Tanrı dininden çıktığı ispatlar.

     Aslında Şamanlık, Gök Tanrı dininin pratik tarafıdır, denilebilir. Şamanlar da bilindiği gibi Gök Tanrı kültünün icrası olmayıp, Gök Tanrıya sunulan kurban merasimlerinde de bulunmazlar. Kadın ve çocukların bu kutsal merasime girmeleri yasaklandığı gibi Şamanların da bu merasime iştiraki yasaklanmıştır.

     Diğer dini sistemlerde olduğu gibi, Şamanlıkta da iç (ezoterik) ve dış (halk için) tarafları görmek mümkündür.

     Bin yıllar boyunca Şamanlığın felsefi temelleri ve ritüel pratiği usta Şaman tarafından adaya sözlü bir biçiminde öğretilmiştir.

     Gizli bilginin mevcutluğu onunla bağdaşır ki Şaman seyahatleri her zaman korkulu ve gözlenilmez olmuştur. Bu nedenle bu tür seyahatler her zaman büyük manevi güç, fiziki sağlık ve ahlaki temizlik talep etmiştir.

     Sonuç olarak diyebiliriz ki; Şaman sıra dışı bir varlıktır. Şaman, yapaklarına inanan, öteki dünya varlıklarına gerçekçi bir düzen ve görüntü veren Şamanlık sisteminin temsilcisidir:

    
          A. Nasıl Şaman Olunur?
     
     Türk Şamanlığının en belirgin özelliği çağrı yolu ile görevlendirilmesidir. Çağrı, bütün işlevsel tarafları ile Şamanlığın ana öğesi olup bazı evrensel yönleri ile milli özellik de sergilemektedir.

     Etnografik literatüre dayanarak Türklerde Şaman olma sürecinin başında yer alan göreve çağrılma olgusunu, şöyle açabiliriz:

     - Şamanlık sanatı, tıpkı asilzadelikte olduğu gibi soyla geçer: babadan oğula, kıza ve toruna. Ancak bu geçiş, mekanik bir geçiş olmayıp çağrı aracılığı ile gerçekleştirilir.

     - Şaman olabilmek için Şamanın terbiye (buna eğitim de denilebilir) aldığı soy ağacı (Şaman ağacı) vardır:

     - Ecdat Şamanların, yeraltı ruhlarının Şamanlık yolunu devam ettirebilmek için aday seçmeleri gerekir. Buna adayı çağırma şekli olan "Şaman hastalığı" denilmektedir.

     - Hastalık sürecinde adayın günahlardan kaçınması ve adaya hizmet edenlerin temiz olması gerekir. Bu aşamada günahları önleyecek birçok yasaklar vardır.

     - Adayın, uzak bir yere ormana, yeraltı dünyasına, dağ başına, bilinmeyen bir yere götürülerek başının kesilmesi, bedeninin parçalanması, etinin hastalık türeten ruhlar tarafından yenilmesi, bedeninin yeniden oluşturulması ve Şamanlık görevi için diriltilmesi ki buna "ölüp dirilme" denilmektedir.

     - Şaman sanatının yaşlı bir Şaman tarafından adaya Öğretilmesi merhalesi.

     Bu sıralanan merhalelerden en önemlisi Şamanlığa seçilmenin çağrı şeklinde gerçekleşmesi ve çağrının da bir vergi-bağış olarak telakki edilmesi düşüncesidir.

     Çağrı kodu, (Özel seçim) anlamına gelir.

     Çağrı, zayıf, hasta, az konuşan, düşünceli ve garip hareketleri ve tavırları olan insanlara da verilir. Bu ise seçilmiş insanın yukarıda bahis konusu olan iki bedensel özelliğini pekiştirir durumdadır.

     Ayrıca seçilmiş adayın, muhakkak psikolojik bir özelliği de bulunmalıdır ki, Şaman folkloru bu konuda her hangi bir bilgi sunmaz. Çünkü bütün zihinsel ve psikolojik ayrıcalıkları Şaman, eğitimi esnasında almış olur. 

     "Ecdat Şaman" ın, kuş şeklindeki ruhunun ana rahminde olan çocuğa geçtiği ve Şaman kaderinin kaçınılmaz olduğu kanıtı, seçimin psikolojik izahıdır. Can veya ruh ağacının dallarında yapraklar şeklinde biten müstakbel Şamanların ruhları, zamanla hamile kadınların rahmine iner. Şaman olacak bebek, anasının karnında iken ağaçtan inen can, vücuduna girer. O halde seçim bir kaderdir ve Şamanın dünyaya gelişinden önce ana rahminde başlamıştır.

      Ana rahmi öteki dünyayla bağlantılı olduğundan, doğacak Şamanla öteki alem, başlangıçta birbirine bağlıdırlar. Bu alaka, Şamanın yuvada terbiye aldığı sürede yenilir ve yeni bir boyut kazanır. Öteki dünyadan gelen kut, yeniden geldiği yere, Şaman gibi kurulmak için döner. Şaman dünya görüşünde kozmik bütünlük reel dünya ile öteki alemin birbirini tamamlaması şeklinde varlığını sürdürür.

     Şamanlık yeteneği, seçilmişlerde doğuştan mevcuttur. Şamanlık yeteneği büyük bir kültür mirasını ve toplumun gizli bilimini korumaya yönelik olgudur. Bu yeteneğin felsefi boyutu Şamanların kendilerine verilen bu vergiyi mükafat olarak değil, bir yük olarak algılanmasına dayanır. Toplum da Şaman vergisini ağır bir yük olarak görür bu nedenledir ki göreve çağrı, gönüllü olarak kabul edilmez. Zorla kabul ettirilir ve doğal olarak Şamanlık ettirgen bir yapı biçiminden edilgen bir yapı biçimine geçmiş olur.

     Şamanın, rast gele seçilmediğini, çağrı başlamadan önce adayın gelecekten haber veren rüyalar görmesinde, çoğu kez toplumundan uzaklaşmasında görebiliriz. Çağrı, en iyi Şamanlar için üçten beş yaşa kadar, orta düzeyde olan Şamanlar için beş yaştan dokuz yaşa kadar, orta düzeyde olan Şamanlar için beş yaştan dokzu yaşa kadar olan dönemde, zayıf Şamanlar için ise 12-18 yaş arası başlar.

     Bundan sonra fiziki ve psikolojik değişmeler, sarsıntılar, azaplar başlar Şamanlık pratiğini yürüten çağdaş Türk Şamanları da çağrının yaş bölümünü tasdik etmektedirler. 

     Etnografik literatürde Şamanlığa davet 6 ile 50 yaş arasında, bazen daha erken gerçekleşir. Bu durumda Şamanlıkta belli bir yaş sınırının olmadığı görülmektedir ki bu da çağrının özel bir durum sergilediğine işarettir.

          B. Şamanın Dua-Alkışı 

     Şamanın esrime (kendinden geçme) halinde söylediklerinin büyük bir kısmını dua ve alkış oluşturur. Şamanlıkta bu alkışlar davulun eşliğinde icra edildiği için musiki ile bağlantılı olup Şamanın tiyatral özelliği ile şairlik özelliğini birleştirmesi sonucunda ortaya çıkar. Yetenekli bir şair olan Şaman, yalnız cezbe halinde şiirli dualar söyler yoksa normal halinde Şamandan alkış-dua beklemek olmaz.

     Diğer taraftan Şaman, esrime halinde olduğu zaman söylediği için söylediklerini tekrarlayamaz. Şamanın bu hali sonraki dönemde halk sufizmi şairlerinin menkıbelerinin oluşmasında etkili olmuştur.

     Bir Şaman dua ve alkışından örnek:

     " Ey yerin kuvvetli boğası, bozkırın kudretli atı
    
     Ben kükreyen güçlü boğayım

     Ben bozkırda kişneyen atım

     Ben bütün varlıklardan daha seçkinim 

     Ben her birinizden daha yetenekliyim

     Ben en kudretli efendi tarafından yaratılmışım

     Kırların atı gel ve bana ne yapacağımı öğret

     Yerin büyüleyici boğası görün ve benimle konuş

     Kudretli efendim, buna emirlerini ver.

     Benimle gelecekleri gözlerinle izle. Benimle yürü demediklerim, beni izlemesinler. İzin verilen yere kadar yaklaş. Dikkatle bak, dikkat et, ihtiyatlı ol. Çok dikkatle bak. Her şey sanadır, her şey.

     En büyük şaman atam, eğer bir şeyler yanlışsa, eğer ben doğru yolu tutmamışsam, sana yalvarırım benim hatamı düzelt, bunun için ver emrini.

     Hatalarımı ve yolumu bana göster. Benim anam, uçmağa düzelt, bunun için ver emrini.

     Güneşin ruhu, güneşin anası, güneyde ormanda, dokuz tepenin arkasında yaşayan, kıskanç olan, ben seni sayıyorum, bırak onlar kalsın, bırak senin üç gölgen dimdik dursun.

     Doğuda senin dağının üstünde yaşayan, benim emellerim büyük güç, benim kalın boyunlu babam, efendim.

     Ve ak sakallı ateş, sana bütün isteklerimle, bütün itaatimle soruyorum.. Bütün isteklerimi kabul et. Dikkat et, yerine getir, her şeye dikkat et, her şeyi yap."

     Dua alkışların ilki Şamanın yardımcı ruhlarının övgüsüne aittir. Ancak Şaman gizli bilgilerin kaynağı olan sınır dışı varlıklarla irtibattadır. Şamanın söylediklerinde her ne kadar karmaşa bir karakter arz etse de bir düzen ve sistemlik vardır.

     Gizli bilginin söz şeklinde yalnız seçilmişlerde: Ozanlarda, aşıklarda, bakışlarda, kayçılarda, Şamanlarda, Büyücülerde, falcılarda vb. olması sözün ilahi menşei hakkında düşünmeye olanak tanır.

     Şaman, merasime katılanların anlamadıkları bir şeyler mırıldanabilir, gizemli bilgileri özel bir dille iletmektedir. Bu sonraki dönemlerde Türk sofularında görünen haldir: Sonraki çağlarda Barak Baba' nın cezbe halinde söyledikleri buna örnektir.

     Moğolların önünde büyük bir kalabalıkla anadolu' ya gelen Orta Asya Şamanları bu yörede halk sufizm' ini oluşturmuşlardı.

     Halk sufizmi şairleri de söyledikleri ilahileri O' nun ağzı ile icra ettiklerini bildirir, söyleyen o, söyleten o, demekle eski Şaman telakkisini yeni medeniyet ortamına aktarırdılar.

     Yunus Emre' nin, Barak Baba' nın vecde geldikleri zaman söyledikleri hep Tanrı adına yazılmıştır. Barak Baba' nın cezbe halinde ağzından köpükler geldiği, manası belirsiz, anlaşılması zor birçok mısralar söylendiği bilinmektedir. 

     Türk tarikat şairlerinin söze büyük değer vermelerinin kökeni Şamanların sözü gizli bilginin kaynağı olarak görmelerine dayanır.

     Şaman, Tanrı' ya ve büyük ruhlara yalvarmakla ve onları övmekle sınır ötesi dünyanın özelliklerini çizmiş olur. Bu bağlamda Türk mitolojisinde rhlar hiyerarşisi ve ruhların işlevleri hakkında en iyi bilgiyi Şaman duaları verir.

     Şaman ezoterik/gizemli bilgilerle, toplumun gittikçe yozlaşan hayatın önünü almaya çalışır. Doğa ile insan toplumu arasındaki dengeyi korumaya çaba gösterir.

     Tarikat şairlerinin Tanrı ağzı ile konuştukları, ilahilerini, nefeslerini, hikmetlerini O' nun kudreti ile söylediklerini bu açıdan yorumlamalı.

          C. Simge ve Semboller  

     Şaman kendini öteki dünyaya hazırlamasında gerekli olan aletlere: kostüm, davul, başlık, ayakkabı, ayna, tas, sopa, maske vs sahip olması şarttır.

     Şamanlık öğesi, simge ve sembollerle zengindir veya başka bir deyimle Şamanlık, sembollere dönüşmüş bilgi sistemidir Semboller, anlatıda kolaylık sağladığı için gizemli bilgiler daha çok sembollerle, simgelerle takdim edilir.

     Bu sebepten Şamanın baştan sona kadar sembollerle dolu giysisi, davulu ve ritüel gösterileri, sembolik bir dille konuşması, gizli bilgilerin sunulması yolu olarak değerlendirilmelidir.

     Bu sufizmde zahitlik merhalesiyle hemen hemen aynıdır.

     Şamanlıkla bağlı bir takım öğeler: Şaman olma, Şamanın işlevleri, ölüp dirilme, Şaman definleri vs. masallarda, destanlarda ve halk edebiyatının diğer türlerinde transformasyon/şekil değiştirme edilerek korunmuştur.

     İslam' dan sonra halk sufizminin oluşmasında (nasip almaktan, çile çıkarmaktan, erkana alınmaktan, dara durmaktan, dardan indirilmekten, eren kültünden tutun Türk tasavvufunun hemen hemen bütün katmanlarında) Şaman dünya görüşü görülmektedir.

          D. Büyük Şaman Katliamı   

     Hıristiyan misyonerler 18-19. yy Türk Şamanlarını Rus yöneticilerine tutuklatır ve idam ettirirlerdi.

     İslam da uzun zaman göçebe toplumun yaşattığı eski inançları bid'at adı altında dışlamış, yönetim bu insanları her zaman hor görmüştür.

     Ancak buna rağmen özellikle Altay-Sayan Türkleri, Sibirya Türkleri, Moğol-Buryatlar, Tunguzlar ve bu halklar her zaman Şamanlara saygı göstermiş, onları yapma dinlerin kahinlerinden üstün bilmişlerdir.

     Mesela sıradan bir Moğol, Şamanlıkla Lama dininin farkını şöyle özetlemiştir: Şamanlar bize hayat nesnelerinden anlattıkları halde lamalar bize yalnız ölümü çağrıştıran şeyleri telkin ederler.

     
     

Yorumlar