Osmanlı Devlet Arşivi



     Osmanlılarda devlet vesikaları (belgeleri) ya yaprak veya ciltli defter halinde düzenlenip muhafaza edilirdi. Defterler, yıllara göre sıralanarak evrak mahzenlerinde saklanırdı. Yapraklarsa, vesikanın önemine göre atlas veya adi kumaştan keselere konulurdu. Keseler, Osmanlı hanedanının rengi olan al renkteydi. Torbaların üzerine mürekkeple ve sandıkların üzerine de etiket yapıştırılarak muhteviyatları (içerikleri) belli edilirdi. Sandıklar ya Topkapı Sarayı' ndaki padişah arşivine veya Paşa kapısındaki Sadaret yani Başbakanlık Arşivi' ne gönderilirdi. Eski vesikalardan incelenmek üzere bakanlıklara ve kalemlere getirilenler, gece getirildikleri yerde bırakılmazlar, inceleme bitmemişse bile arşiv mahzenlerindeki yerlerine konup ertesi sabah tekrar çıkarılırlardı. Bu kanuna Sadrazam bile uymaya mecburdu.

     Osmanlı Devleti' nde "hazine" adı verilen üç teşekkülden (kuruluştan) biri de "Defter-hane Hazinesi" denen bugünkü manasıyla büyük arşivdi. Arşive hazine denmesi bile, buraya ne derecede değer verildiğini göstermeye yeterlidir. Defterhane Hazinesi' nin en büyük amiri, "Nişancı" denen ve Divan-ı Hümayun yani kabine üyesi bulunan devlet bakanı idi. Ancak, arşivin idari işlerinden "Defter Emiri" denilen yüksek memur sorumluydu. Bir defter, hatta basit bir yaprağın bile incelenmek için bu arşivden çıkarılması ince kurallara bağlanmış ve bu kurallar, yazılı kanunlar halinde tespit edilmişti. Bizzat sadrazamın yazılı emri almaksızın, nişancı paşa bile hiçbir vesikayı arşiv dışına çıkarılamaz ve hiçbir vesika üzerinde kalemle bir harf bile değiştiremezdi. Sözlü emirle arşivden belge çıkartmak hakkı yalnızca padişaha aitti. Divan katipleri tarafından vesikaların çalınması, saklanması ve tahrif edilmesinin cezası idamdı. Bu yüzden 1590 yılında 3 divan, yani bakanlar kurulu katibi idam edilmiş, bundan haberi olup ta ihbar etmeyen 6 katibin de tek elleri kesilip devlet hizmetinden çıkarılmışlardı.

Yorumlar