Usül Bilmeyen Elçilere Osmanlı' dan Dersler



     Güçlü olduğumuz günlerde öyle elçi-melçi dinlemez. gerekli saygıyı göstermeyen yahut uymayan yabancılara bu işi öğretir, hatta gerekirse bir de güzel sopa çekerdik. Ama devletin zayıfladığı, özellikle de aşırı bir "Avrupalılaşma" sevdasına kapıldığı 19. asırda işler tersine döndü. Eski devirlerde adam yerine koymadığımız Avrupa' nın elçileri bu defa bize ders verir olmuşlar, her türlü saygısızlık yapma hakkını kendilerinde bulmuşlar ve biz herşeyi sineye çekip üstüne üstlük özür diler bile olmuştuk.

     Protokolden ve saygıdan haberdar olmayan elçilere bu işleri nasıl öğrettiğimizin küçük bir örneği. 1497' de, tahtta İkinci Bayezid oturuyordu. O zamanlarda ortada henüz Rusya diye bir devlet değil, Moskova Prensliği vardı. Prens üçüncü İvan, Türkiye ile bir ticaret antlaşması imzalamak istedi ve Mihail Plechtcheef adında bir elçiyi İstanbul' a gönderdi. Elçi, hükümdarı görebilmek için haftalarca bekledi ve bu bekleyiş sırasında bir protokol kursuna tabi tutuldu. Saray görevlileri, huzurda uyması gereken kuralları günler boyu bellettiler ve "Sakın ola ki padişahın yüzüne bakma, sadece sadrazamla konuş" dediler. Mihail huzura günler sonra nihayet kabul olundu; ama belki heyecanlıydı, belki de tabiatı yontulmaya müsait değildi ve kendisine öğretilenlerin hepsini bir anda unutuverdi. Etrafındakileri itip-kakarak ön tarafa geçmeye ve hükümdarla konuşmaya kalktı. Saray görevlileri, elçinin eteğini ve kolunu çekiştirdiler, rahat durmasını söylediler; ama herşey nafileydi. Mihail hükümdara doğru hızlı adımlarla yürümeye başladı ve olan işte o anda oldu. Tahtın yanında ve gerisinde bekleyen muhafızlar elçinin üzerine çullandılar. Mihail, İkinci Bayezid' in huzurunda bir güzel dayak yedi ve yaka paça kapı dışarı edildi. İş bu kadarla da bitmedi. Elçi, kaldığı hana hapsedildi ve birkaç gün sonra memleketine yollandı. Eline, İkinci Bayezid' in Prens İvan' a hitaben yazdığı bir de mektup verilmişti. Bayezid, "Bana bir daha elçi diye böyle odun gini Moskof' u değil, terbiye ve nezaket kurallarını bilen adam gönderirsin" demişti.

     Topkapı Sarayı, 1670' lerde Avcı Mehmed' in saltanatı zamanında yine bir elçi dayağına sahne oldu. Sıra, Paris' ten gelen Morqui de Nointell' de idi. Huzura çıkınca protokolü o da unutuverdi. Sultanın yüzüne baktı ve onunla konuşmaya başladı. Padişah, yanında ayakta bekleyen Sadrazamı Fazıl Ahmed Paşa' ya döndü ve "Herife söyle, benimle değil seninle konuşsun" dedi. Hükümdarın sözleri tercüme edilince, elçi bir başka türlü sapıttı, elindeki kağıtları yere fırlattı, tahta doğru daha yüksek bir sesle hitap etmeye başladı ve iki asır önceki sahne aynen tekrarlandı. Muhafızlar sefirin üzerine çullandılar bir araba sopa çekip, "Haydi, yallah terbiyesiz!" diyerek saraydan attılar. 

Yorumlar