Kül Tigin Yazıtının Bugünü Türkçeye Çevrilmiş Şekli



     Bu yazıt yalnız tarih bakımından değil, üslubunun edebi olması bakımından da mühim olduğu için bütününün bugünkü Türkçeye çevrilmiş şeklini veriyoruz. Yulıg Tigin bu yazıtı Kül Tigin adına yazmış olmakla beraber yazıttaki sözler Bilge Kağanın ağzındandır. Yazıtın silik olup okunamayan bölümlerini noktalarla geçeceğiz. Aslında olmadığı halde mânânın daha iyi anlaşılması için bizim tarafımızdan eklenen sözleri de parantez içinde göstereceğiz.

     (Ben). Tanrı gibi, gökte olmuş Türk(lerin) Bilge Kağan(ı) bu zamanda (tahta) oturdum. Sözümü sonuna kadar işit(in) Bütün küçük kardeş(lerim), yiğen(ler)im, şehzade(ler)im. Bütün soyum, milletim ! Sağdaki şadapıt beğler, soldaki tarkanlar, buyruk beğleri ! Otuz Tatar.... Dokuz Oğuz beğleri, milleti ! Bu sözümü iyice işit(in), sağlamca dinle(yin)! İleri , gün doğusuna; cenupta gün ortasına doğru;garpta gün batısına ;şimalde gece ortasına doğru o (çevre) içindeki millet(ler) hep kağanı Ötüken ormanı(nda) oturursa elde sıkıntı yok(tur). İleri (1) Şandung ovasına değin sefer ettim. Denize küçük (bir mesafe ile) erişmedim. Cenupta Dokuz Ersine değin sefer ettim. Tibet'e küçük (bir mesafe ile) erişmedim. Cenupta İnci ırmağını (2) geçerek Demir Kapıya değin sefer ettim. şimalde Yer Bayırku(lar)ın (3) yerine değin sefer ettim. Bunca yer değin (Türkler'i) yürüttüm. Ötüken ormanında yabancı sahip(ler) yok imiş. Ülke idare edecek yer Ötüken ormanı imiş. Bu yerde oturup Çin milleti ile düzeldim. Altın, gümüş, pirinç, ipek sayısızca kadar vermiş (olan) Çin milleri(nin) sözü tatlı, malı yumuşak imiş. Tatlı sözüyle, yumuşak malıyla kandırıp uzak millet(ler)i öylece yaklaştırıyor imiş. (Fakat) yakınlarına doğru konduktan sonra (onların) karıştırıcılık bilgisini orada anlıyor imiş(ler). Bir kişi yanılsa (bile) soyu (ve) milleti(ne) beşiğine dek kıymaz imiş(ler). Tatlı sözüne, yumuşak malına kanıp (bir) çok(larınız) beşiğine dek kıymaz imiş(ler) (ey) Türk milleti öldünüz. Türk milleti! Bazıların(ız) cenupta Çugay ormanı(na). Tügelin ovası(na) konayım derse (ey) Türk milleti orada bazı karıştırıcı kişi(ler) şöyle kışkırtıyor(lar) imiş: Irak ise(ler) kötü mal verir, yakın ise(ler) iyi mal verir diyip öylece kışkırtıyor(lar) imiş. Bilgi bilmez kişi(ler)! O sözü alıp yakına doğru varırsa(n), hiçbir sıkıntısı olmayan Ötüken ormanı(nda) otursa(n) ebedi (bir) eli tutarak oturacaksın. Ttürk milleti ! İtidalsizsin. Açsa(n) tokluğ(u) düşünmezsin. Bir doyarsa(n) açlığ(ı) düşünmezsin. Öyle olduğun(uz) için (sizi) yükseltmiş (olan) kağanın(ız)ın sözün(ü) almadan yer sayarak (1) vardınız. Hep ora(lar)da mahvoldunuz. Bittiniz. Orada kalmış 8olanlar(ı)nız) yer sayarak hep ayakta olarak, ölerek yürüyordunuz. Tanrı yarlıkadığı için, kendim(in) kutum var (olduğu) için kağan (olarak) (tahta) oturup yok (olan) yoksul nilleti hep toplattım. Yoksul milleti bay(2) kıldım. Az milleti çok kıldım. Acaba bu söz(ler)imde yalan var mı? Türk beğler(i), millet(i) işitin. Türk milleti(i)ni derleyip el tuttupunu buraya vurdum. ne söz(ler)im (var) ise ebedi taşa (2) vurdum. Onlar(ı) görerek bilin, şimdiki Türk millet(i), beğler(i) tahta tâbi olan (siz) beğler mi yanılacaksınız? Ben ebedi taşı.. Çin kağanından nakışçı(lar) getirdim. Nakışlattım. Benim sözümü kırmadı. Çin kağanının içeri (3) nakışçı(sı)nı gönderdi. Onlar(a) güzel (bir) bark yaptırdım. İçin(e), dışın(a) güzel nakış vurdurdum. Taş yontturdum. Gönildeki söz(ler)imi..... On ok (4) oğul(lar)ına (ve) yabancı(lar)ına değin bunu görerek bilin, ebedi taş(ı) yontturdum. Bu çölde iseler, otlakta, çorak yerde ise(ler) otlakta, çorak yerde ise(ler), (onlar için) öylece çorak yerde ebedi taş yontturdum;yazdım. Onu görüp öylece bilin. O taş.........dim. Bu yazıyı yazan atısı Yulığ Tigin.

     Üstte Gök Tanrı, aşağıda yağız yer yaratıldıkta ikisi ara(sında) kişi oğul(lar)ı yaratılmış. Kişi oğul(lar)ı üzerinde atalarım Bumun Kağan, İstemi Kağan (hükümdar olarak tahta) oturmuş. Oturarak Türk milletinin elini, türe(ler)ini idare etmiş(ler), tanzim etmiş(ler), dizili(ler)i çöktürmüş(ler). İleri, Kadrıkan ormanına değin;geri, Demir Kapıya değin kondurmuş(lar). Kahraman Kağan imiş(ler). Memur(lar)ı da bilge imiş. Kahraman imiş. Beğleri de, milleti de doğru imiş. Onun için ülkeyi öylece turmuş(lar), Yuğcu, sığıtçı (1) (olarak) öndeki gün doğusundan Bök-li(ler), Çöligil(ler), Çinli(ler), Tibetli(ler), Apar(lar), Apusın(lar), Kırgız(lar), Üç Kurıkan(lar), Otuz Tatar(lar), Kıtay(lar), Tatıbı(lar) bunca millet(ler) gelip feryat etmiş(ler), ağlamış(lar). O kadar ünlü kağan8lar)mış. Ondan sonra küçük kardeş(ler)i kağan olmuş. Oğulları kağan olmuş. Ondan sonra küçük kardeşi büyük kardeşi gibi yaratılmadığı(ı), oğlu babası gibi yaratılmadığı(ndan) bilgisiz kağan(lar) tahta oturmuş. Kötü kağan(lar) (tahta) oturmuş. Memur(lar)ı da bilgisiz, kötü imiş. Beğleri, milleti doğru(luk) suz (oldukları) için, Çin millet(inin) hilekârlığı, açık gözlülüğ(ü) için, şirretliği için, küçüklü büyüklü münakaşa ettirdik(ler)i için beğli milletli kışkırttık(ları) için Türk millet(i)ne asil erkek çocuk(lar)ı kul oldu. Namuslu kız çocuklar(ı) halayık oldu. Türk beğler(i) Türk ad(lar)ın(ı) bırakarak, Çinli beğler(in) Çin(ce) ad(lar)ın(ı) takarak Çin kağan8ı)na tâbi olmuş(lardı). Elli yol (ona) iş(lerin)i güç(ler)in(i) vermiş(ler). İleri, gün doğusunda Bökli kağan(ı)na (onların) El(ler)in(i), türe(lerin(i) almış(lar). (Fakat) Türk avam halkı şöyle demiş:'Elli milletim.Elli şimdi hani? Kime Eli kazanacağım?'dermiş. 'Kağanlı milletim. Kağanım hani? Hangi kağana işi(mi) gücü(mü) vereceğim?'dermiş. Öyle diyip Çin kağan(ı)na düşman olmuş. Düşman olup (kendi aralarında) nizam (ve) düzen kuramadık(larından) yine teslim olmuş(lar). 'Çinliler Türkler'in) bunca iş(leri)ni güç(leri)ni (kendilerine) verdik(lerini) düşünmedi(ler). Türk millet(ini) öldürmeyin. Kökünü kurutayım diyor(lar)mış yok etmeye geliyor(lar)mış. Üstte Türk tanrısı, Türk mukaddes Yer-Su(lar)ı (1) şöyle demiş: Türk millet(i) yok olmasın diye, millet olsun diye babam İlteriş Kağanı, anam İlbilge Katunu(2) Tanrı tepesinde tutup yukarı götürmüş. Babam kağan on yedi erle çıkmış. Dışarı yürüyor diye haber işitip şehirdeki dağa çıkmış, dağdaki inmiş. Derlenip yetmiş er olmuş(lar). Tanrı güç verdi(ği) için babam kağan(ın) çerisi kurt gibi imiş. Düşman koyun gibi imiş. Doğuya, batıya sefer edip (adam) dermiş. 8Sayılarını) kabartmış. Hepsi yedi yüz er olmuş. Yedi yüz er olup elsizleşmiş, kağansızlaşmış milleti:halayıklaşmış, kullaşmış milleti, Türk türesin(i) elde çıkarmış milleti atalarım türesince yaratmış, heyecanlandırmış. Tölüs, Tarduş(3) millet(lerin)i orada yoluna koymuş. (Onlara) yabguyu, şadı(4) orada vermiş. Cenupta Çin millet(i) düşmanmış. Şimalde Baz Kağan, Dokuz Oğuz millet(i) düşmanmış. Kırgız, Kurıkan, Otuz Tatar, Kıtay, Tatabı(lar) hep düşmanmış. Babam kağan bunca...........kırk yedi yol sefer etmiş. Yirmi savaş savaşmış. Tanrı yarlıkadığ(ı) için Elli(ler)i Elsiz etmiş. Kağanlı(lar)ı kağansız etmiş. Düşman(lar)ı muti kılmış. Dizli(ler)i çöktürmüş. Başlı(lar)ı yükündürmüş. Babam kağan.........türeyi kazanıp uçmağa varmış. Babam kağana ilk olarak Baz kağanı bal bal dikmiş(ler). O türe üzeribe amcam kağan oturdu. Amcam kağan (tahta) oturup Türk millet(i)ni yeniden tanzim etti, düzeltti. Yoksulu bay kıldı. Azı çok kıldı. Amcam kağan (tahta) oturdukta kendim Tarduş millet(i) üzerinde şad idim. Amcam kağan ile ileri 8doğuya) Yaşıl Ügüz(e) 81) Şantung ova(sı)na değin sefer ettik. Köğmen(i) aşarak Kırgız yerine değin sefer ettik. Topu yirmi beş sefer ettik. On üç (defa) savaştık. Elli(ler)i Elsizlettik. Kağanlı(lar)ı kağansızlaştık. Dizli(ler)i çöktürdük. Başlı(lar)ı yükündürdük. Türgiş kağanı Türk(ler)imiz(den), milletimiz(den)di. Bilmediği için, bize isyan ettiği için kağanı öldü. Memur(lar)ı, beğleri de öldü. On ok milleti(i) zahmet gördü. Atalarımız(ın) tutmuş (olduğu) yer(ler), su(lar) sahipsiz olmasın diye Az (2) millet(i)ni tanzim edip, düzene koyup........Bars beğ idi. kağan ad(ını) burada biz verdik. Küçük kız kardeşim prensesi (zevce olarak) verdik. Kendisi yanıldı. Kağanu öldü. Milleti kul, köle oldu. Kögmen yer(leri), su(ları) sahipsiz kalmasın diye Az (ve) Kırgız miilet(lerin)i yoluna koyup geldik. Savaştık. (Elini) yine verdik. İleri (doğuda) Kadırkan orman(ı)nı aşarak milleti öylece kondurduk. Öylece tanzim ettik. Batıda Kengü Tarmana değin Türk millet(i)ni öylece kondurduk. Öylece tanzim ettik. O zamanda kul kullu olmuştu. Halayık halayıklı olmuştu. Küçük kardeşi büyük kardeş(i) bilmezdi. Oğlu babasın(ı) bilmezdi. Öylece kazan(ıl)mış, tanzim ed(il)miş Elimiz, türemiz (var)dı. Türk, Oğuz beğleri (ve) millet ! işitin. Üstte gök basma(dıy)sa, aşagıda yer delinme(diy)se, Türk millet(i) elini, türeni kim harap etti?............. Türk millet(i)!..........pişman ol. İtaat ettiğin için (seni) yüksektmiş bilge kağanına, müstakil, iyi eline kendi(n) isyan ettin, kötü iş yaptın. Silahlı(lar) nerden gelip (seni) sürerek iletti? Mukaddes Ötüken orman(ının) millet(i) ! Gittiniz! ileri (doğuya) varan(larınız) vardınız! Batıya varan(larınız) vardınız! (Vardığ)ın yerde iyi(liğ)i(n) o (ki) kanın suca aktı. Kemiğin dağca yattı. Asil erkek çocuk(lar)ın kul oldu. Namuslu kız çocuk(lar)ın halayık oldu. Bilmediğ(in) için, kötü(lüğ)ün için amcam kağan uçmağa vardı. İlk önce Kırgız kağan(ı)nı balbal diktim. Türk millet(inin) adı sanı yok olmasın diye babam kağanı, anam katunu yükseltmiş (olan) Tanrı, Eel veren Tanrı, Türk millet(inin) adı sanı yok olmasın diye özümü ve Tanrı kağan oturttu. Hiç(de) hali yerinde (bir) millete (kağan olarak tahta) oturmadım. İçerden aşsız, dışardan giyimsiz zavallı, kötü (bir) millet üzerine (kağan olarak tahta oturdum). Küçük kardeşim Kül Tigin ile sözleştik. Babamız(ın) amcamız(ın) çalşımış (olduğu) millet(in) adı sanı yok olmasın diye, Türk millet(i) için gece uyumadım;gündüz oturmadım. Küçük kardeşim Kül Tigin ile, iki şad ile ölesiye, bitesiye çalıştım. Öylece çalışıp cenuptaki milleti ateş, su (gibi tehlikeli) kılmadım. Ben kendim kağan (olarak tahta) oturduğumda yer sayarak varmış (olan) millet ölerek, biterek yayan, çıplak yine geldi. Milleti yükselteyim de şimale Oğuz millet(i)ne karşı, ileri (doğuda) Kıtay, Tatabı millet(leri)ne karşı, cenupta Çin'e karşı büyük ordu8ları) on iki (defa yürüttüm............savaştım. Ondan sonra Tanrı yarlıkıyarak kutum var(olduğu) için, talihim var(olduğu) için ölecek milleti dirilterek yoluna koydum. Çıplak milleti giyimli, yoksul milleti bay kıldım. Az milleti çok kıldım. Başka Elli(ler)den, başka kağanlı(lar)dan yek kıldım. Dört yandaki millet(ler)i hep muti kıldım. Düşman8lık)sız kıldım. Hep bana tâbi oldu(lar)ç İş(leri) güç(lerini vermektedir(ler). Bunca türeyi kazanıp küçük kardeşim Kül Tigin yedi yaş(ın)da kaldı...............Umay gibi anam katun talihine küçük kardeşim Kül Tigin er ad(lı) oldu. On altı yaşında amcam kağan(ın) Elin(e), türesin(e) öylece çalıştı. Atı Çub (ve) Suğdak(lar)a karşı (1) sefer ettik. Bozuk. Çinli Ong Tutuk beş tümen (2) çeri (ile) geldi. Savaştık. Kül Tigin yaya(lar)la fırlayarak hücum etti. Ong Tutuk yurıçın (3) silahlı (olarak) eliyle tuttu. Silahlı (olarak) gönderdi. Kağana öylece ulaştı. O orduyu orada yok ettik. Yirmi bir yaşında Çaça Sengünle (4) savaştık. En ilkin Tadıkın Çurun boz atına binip hücum etti. O at orada öldü. İkinci (olarak) İşbara Yamtar(ın) boz atına binip hücum etti. O at oarad öldü. Üçüncü (olarak) Yegin Siliğ Beğin giyimli doru at(ın)a binip hücum etti. O at orada öldü. (Düşman) , silah(lar)ına, kaftanına yüz(den) çok okla vurdu. (Fakat) yüz(ü)ne , başına bir(i) değmedi...(nasıl) hücum ettiği(i) (ey) Türk beğler(i) hep bilirsiniz. O orduyu orada yok ettik. Ondan sonra Yer Bayırkı(la) Uluğ İrkin(i) 81) düşman oldu. Onu dağıtıp Türgi Yargun göl(ün) de bozduk. Uluğ İrkin, azıcık erle kaçıp gitti. Kül Tigin yirmi altı yaşında (iken) Kıgız(lar)a karşı sefer ettik. Süngü batımı karı söküp Köğmen orman(ın)ı, tırmanarak (2) yürüyüp Kırgız millet(i)ni ansızın bastık. Kağanı ile Sunga orman(ın)da savaştık. Kül Tigin, Bayırkunun ak aygırına binip fırlayarak hücum etti. Bir eri okla vurdu. İki eri birbiri ardına sançtı. (3) Orak (yere) vurdu. Kıgız kağanın(ı) öldürdük. Elin(i) aldık. O yılda Türgiş(ler)e karşı Altın ormanı tırmanarak, İrtiş ırmağ(ı)nı geçerek yürüdük. Türgiş millet(i)ni ansızın bastık. Türgiş kağan(ının) ordusu Bolçuda ateşte, borada geldi. Savaştık. Kül Tigin, Başgu (adlı) boz at(a) binip hücum etti. Başgu boz......otuz........ikisin(i) kendi.......orada yine (savaşa) girip Türgiş kağan(ının) buyruğ(u)nu, Az tutuğu)nu (4) eliyle tuttu. Kağanın(ı) orada öldürdük. Elin(i) aldık. Kara Türgiş (hakl)ı hep teslim oldu. O halkı Tabarda.....Suğdak millet(ini) tanzim edeyim diye Yinçü ırmağ(ın)ı geçerek demir kapıya değin sefer ettik. Ondan sonra Kara Türgiş Halk(ı) düşman olmuş(tu), Kengeresler(ler)e doğru gitti. Bizim ordu(nun) at(lar)ı zayıf , azığı yok idi. Kötü kişi(ler)di....alp er(ler) bize hücum etmişti. Öyle (bir) zamanda meyus olup Kül Tigini az erle ayırarak gönderdik. Büyük savaş savaşmış. Alp Salçı (adlı) ak atın(a) binip hücum etmiş. Kara Türgiş millet(i)ni ırada öldürmüş. (İtaate) almış. Geri dönerek yürüyüp........ie , kuşu Tutuk ile savaşmış. Er(ler)in(i) hep öldürmüş. Evin(i), varın(ı).....hep getirdi. Kül Tigin yirmi yedi yaşında (iken) Karluk millet(i) müstakil, güçlü düşman oldu. Mukaddes Tamağ baş(ın)da savaştık. Kül Tigin o savaşta otuz (yaşını) yaşıyordu. Alp Şalçı (adlı) ak atın(a) binip fırlayarak hücum etti. İki eri birbiri ardınca sançtı. Karluk(lar)ı öldürdük. (İtaate) aldık. Az millet(i) düşman kaldı. Kara gölde savaştık. Kül Tigin kırk bir (yaşını) yalıyordu. Alp Sancı (adlı) atın(a) binip(1) fırlayarak hücum etti. Az Elteber(in)i (2) tuttu. Az millet(i) kendi milletimdi. Gök, yer bulandığı için düşman oldu. Bir yılda beş yol savaştık. En ilk Doğu Balıkta savaştık. Kül Tigin, Azman (adlı) ak(ına) binip fırlayarak hücum etti. Altı eri sançtı. Ordu(ların) göğüs göğüse gelmesinde yedinci eri kılıçladı. İkinci (olarak) Kuşlıgakta Ediz(ler)le (3) savaştık. Kül Tigin, Az (adlı) yağızın(a) binip fırlayarak hücum edip millet(i) orada öldü. Üçüncü (olarak) Bu.......da Oğuz(lar) savaştık. Kül Tigin Azman (adlı) ak(ı)na binip hücum etti;sançtı. Ordusun(u) sançtık. Elin(i) aldık. Dördüncü (olarak) Cuş başında savaştık. Türk millet(i)(nin) ayağ(ı) yoruldu. Kötülüyecek idi(ler). Hızla geçerek gelmiş (olan) ordusun8u) Kül Tigin yukarı yürütüp Tungra(lardan) bir bir boy, Alpagu(lardan) on eri Tunga Tigin yuğunda çevirip öldürdük. Beşinci (olarak) Ezgenti Kadazda Oğuz(lar)la savaştık. Kül Tigin, Az (adlı) yağızın(a) binip hücum etti. Bir eri sançtı..................O ordu orada öldü. Mağa Kurgan(da) kışlayıp yazın Oğuz(lar)a karşı ordu çıkarttık. Kül Tigin Beğ(i) baş (adlı) akın(a) binip dokuz eri sançtı. Karagâhı bastı(lar). Kül Tigin , Öğsüz analarım(1), ablalarım, gelinim, zevcelerim ! Bunca (nızın)da diri(ler)i halayık olacaktı. Ölü(ler)i (niz) yurtta, yolda yatarak kalacaktınız. Kül Tigin yok olsa (idi) hep ölecektiniz. Küçük kardeşim Kül Tigin merhum oldu. Kendim sıkıldım. Görür gözüm görmez gibi, bilir bilmez gibi oldu. Kendim düşündüm: Zaman(ı) Tanrı yapar. Kişi oğul(lar)ı hep ölümlü (olarak) yaşamış(tır). Öylece düşündüm. Gözden yaş gele gele, ruhtan , gönülden feryat gele gele tekrar tekrar sıkıldım. Pek katı sıkıldım. İki şad, bütün küçük yiğen(ler)im, şehzade(ler)im, beğlerim, milletim(in) gözü, kaşı (ağlamaktan) kötü olacak diyip sıkıldım. Yuğcu, sığıtçı (olarak) Kıtay, Tatabı millet(leri) baş(ında) olarak Udar Sengün geldi. Çin kağanından İsiyi Likeng geldi. Bir tümen (değerinde) mal, altın, gümüş, gereksiz (olduğu halde) getirdi. Tibet kağan(ın)dan Bülen geldi. Garpta, gün batısındaki Suğd, Acem, Buhara ulus(u) millet(lerin)den Nneng Sengün, Oğul Tarkan(ın)dan Makaraç Tamgacı, Oğuz(ların) bilge damgacı(sı) geldi. Kırgız Kağan(ın)dan Tarduş İnançu Çur geldi. Bark yapıcı, nakış işleyen, yazıt yapıcı (olarak) Çin kağan8ının) çıkanı (1) Çang Sengün geldi.

     Kül Tigin koyun yılında (2) on yedide (3) öldü. Dokuzuncu ay(ın) yirmi yedi(sin)de yuğ yaptırdık. Barkın(ı) , nakış(lar)ın(ı), yazıtın(ı) maymun yıl(ın) de yedinci ay(ın) yirmi yedi(sin)de (4) hep takdis ettik. Kül Tigin kırk yedi yaşında öldü. Taş...........bunca nakışçı(lar)ı tuygun (ve) elteber(ler) getirdi.

     Bunca yazı(yı) yazan, Kül Tigin(in) atısı (ben) Yulug Tigin yazdım. Yirmi gün oturup bu taşa, bu duvara hep (ben) Yuluğ Tigin yazdım. başka şehzade(ler)inizden, taygun(lar)ınızdan (5) daha iyi yapardınız. Uçarak gittiniz. Tanrı..........diri edici. Kül Tiginin altının(ı), gümüşün(ü), malın(ı), arın(ı), dört bin atını..........Tigin yukarı gök ...........(taş)ı yazdım. (Ben) Yullığ Tigin.(6) ........................Küçük kardeşim Kül Tigin...........iş(in)i güc(ün)ü verdiğ(i) için Türük Bilge Kağan............Küçük kardeşim Kül Tigini gözeterek oturdum. İnançu Apa Yargan Tarkanadı(nı)............

     Görülüyor ki Kül Tigin yazıtı edebi bir eserdir. Cümlelerin bazan kısa, bazan uzun oluşu;mânâya kuvvet vermek için bazan aynı kelimenin birbirine yakın yerlerde tekrarlanması, yani bir nevi 'tekrir' san'atı yapılamsı;bazan ise aksine olarak mânâsı birbirne yakın kelimelerin aynı cümlelerde kullanılması bu yazıta oldukça yüksek bir edebi değer verdirmektedir. Yuluğ Tigin bu yazıtta Bilge Kağan ağzından Türk milletine hitap ederken ne kadar lirik ve romantik ise tarihi vak'aları anlatmakta da o kadar realisttir. Bu yazılarda yalan, mübalega, boşuna övünme yoktur. Türk milletinin bütün âhlaki safiyeti, bütün değerleri ve kusurları apaçık göze bırakmışlardır. Fakat onlarınki mütemadî bir zafer teranesinden ibarettir. Onlarda yenilmeler bile yeniş gösterilmiştir. Türk yazıtında ise her şey eşsiz bir samimiyetle, olduğu gibi anlatılmaktadır. Kara günlerde, bozgunluk çağlarında Türk kan'ının su gibi aktığından , Türkler'in ölerek kemiklerinin dağ gibi yattığından bahsolunuyor. Fakat zafer günlerinde düşman kanının su gibi akıtıldığından bahis yoktur. Akıtılmış olsa bile bu anlatılmaya ve öğünülmeye lâyık sayılmıyor. Cihan tarihinde her milletten birçok hanedanın hiçbir hükümdarı kendi atalarının kusurundan bahsetmemiş ve ettirmemiştir. Bu yazıtta ise Türk devletinin alçalmasına sebep olarak bilgisiz, fena kağanların iş başına gelmiş olması gösteriliyor. Türk beğlerinin suçları hatırlatılıyor. Milletin itidalsizliği, açken tokluğu ve tokken açlığı düşünmediği , yani yarını hiç düşünmeyişi tenkit olunuyor. Fakat yine aynı milletin kağanlanıp devlet kurmak için ayaklanışı pek övmeye değer bir hâdise olduğu halde gayet tâbiî olarak anlatılıyor. Türk ruhunun 'ferdiyetçi' olmayıp 'cemiyetçi' olduğu bu yazıttan da anlaşılıyor:Birçok savaşlar yapıldığı ve bu savaşlarda hiç şüphesiz üstünlük gösteren birçok kahramanlar çıktığı halde bunların adları anılmıyor. Kül Tigin kahramanlıkları bile az anlatılıyor. Onun savaşlarda kaç kişiyi yere serdiği söylenmekle iktifa olunuyor. Yalnız bir yerde Türk beğlerini hitap olunarak'onun nasıl hücum ettiğini hep bilirsiniz' deniliyor. Ömrünü Türk birliği uğrunda harcayan kahraman Kül Tigin için bütün methiye aşağı yukarı bu cümleden ibarettir. Karargâhı Oğuzlara vermemek için öldüğü zaman ise bunun ehemmiyeti bir kaç veciz ve samimi sözle söyleniyor. Fakat insanların kahramanlığından bu kadar az bahsolunmasına karşılık , yazıtta Türkler'in sevgili ve vefalı yardımcıları olan ehemmiyet verildiği görülmektedir. Savaşların çoğunda Kül Tiginin bindiği atlar, adı sayılmak üzere zikrolunmaktadir.

     Büyük savaşlar ve en parlak zaferler ise kısa bir iki cümle ile ifade olunuyor. Bazan düşman askerlerinin alplığı tasdik olunuyor Fakat devlete isyan edip yenilen Oğuzlara, Türgişlere, Karluklara, Kırgızlara ve başka boylara karşı asla düşmanca duygular beslenmiyor. 'Gökte ve yerde kargaşalık olduğu için' yahut 'kağanları yanıldığı için' onların sıkıntı çektiklerinden bahsolunuyor.Hâttâ bu seferlerin öç almak için değil, ya onların taaruzunu önlemek, yahut o halkların tanzim edip yoluna koymak için yapıldığı söyleniyor ki bu sözler tarihi vukuata tamamıyla uygundur.

     Son söz olarak şunu söylemek doğru olur ki, eğer Türk dili Müslümanlıktan sonra Arapça'nın ve Acemce'nin büyük ve zararlı tesirinde kalarak aslından sapmasaydı biz bugün Göktürk yazıtlarındaki dili daha kolay anlayacak ve onu şimdi bulduğumuzdan daha çok güzel bularak bu yazılara, Arapların cahiliye şiirlerine verdiği değeri verecektir. Çünkü, hangi dilden olursa olsun, dünyada en büyük eser diye tanınan ne kadar yaı varsa, bu yazılar şaheser olmak mazhariyetini, her şeyden önce, yazıldıkları dili konuşan milletin kendilerini anlayarak sevmesine ve sevdikleri için propaganda yapmasına borçludurlar.

(1) İleri 'Doğu' demektir.
(2) Sırderya yahut Zerefşan.
(3) 'Yer Bakırku'lar Baykal gölü yakınında yaşayan bir Türk boy'udur.
(1) Yerden yere demektir.
(2) Bay 'Zengin' demektir.
(1) Hâkkettim mânâsında kullaılıyor.
(2) 'Bengü taş' yanş 'ebedi taş' diye âbide kasdoluyor.
(3)Saray demek istiyor
(4) 'On Ok' on kabile olan Batı Türkler'idir.
(1) 'Yuğçu'yani bugünkü Türkçeye göre 'Yuğcu', 'ağlayırı' demektir. 'Yuğ' matem törenidir. Çağataycadaki 'Yığlamak' ve Türkiye Türkçesindeli 'Ağlamak' aynı kökten gelmektedir. 'Sığıt' ise matem demektir.
(1) 'Yer' ve 'Su' dahi ikinci derecede iki Allah'tır.
(2) 'Katun', Kağan karısı, yani imparatoriçe demektir .Bugün kullanılan 'Hatun' ve 'Kadın' kelimeleri bundan çıkmış fakat sonra mânâca bozularak umumîleşmiştir.
(3) 'Tölüs' ve 'tarduş'lar Göktürkler'e çok yakın ve onlara tâbi olan iki ayrı boy birliğidir.
(4) 'Yabgu' ve 'Şad' Kağandan sonra gelen en büyük iki rütbe ve ünvandır.
(1) 'Yaşıl Ügüz' Yeşil Irmak demektir. Çin'in şimalindeki büyük 'Huang-hu' ırmağının Türkçe adıdır. (2) 'Az'lar o zamanki Kırgızlarla komşu yaşayan küçük bir Türk boy'udur.
(1) 'Altı Çub'lar galiba, Maveraünnehirde Batı Türkler'ine tâbi olarak yaşayan altı beğlik olacak. 'Suğdak'lar ise 'Suğd'da yani Buhara ile Semerkand arasındaki ülkede yaşayan, sonra Doğu Türkistan'a kadar olan şehirlere dağılan bir halktır. Acemlerle akraba idiler.
(2) 'Tümen' on bin demektir.
(3) Bu sözün ne demek olduğu anlaşılmıyor.
(4) 'Sengün' Çin'cede bir nevî kumandanlık rütbesi olan 'Tayang-kiün' sözünün Türkçeleşmiş şeklidir. (1) 'Uluğ Irkin' Bayırkuların reislerine verilen unvandır. Türkiye Türkler'inin ataları olan Oğuzların ikinci reislerine de 'Kül Erkin' deniliyordu.
(2) 'Yış' kelimesi dağ üzerindeki orman demek olsa gerektir. Çünkü aleâde olsaydı tırmanmaya lüzum olmazdı.
(3) 'Sançmak' süngü veya kargı ile delmek, süngü veya kargı saplamak demektir.
(4) 'Tutuk' bir rütbedir. Aşağı yukarı general demektir.
(1) 'Akına binip' demek 'ak atına binip' demektir.
(2) 'Elteber' Azların reislerine verilen ünvandır.
(3) 'Ediz'ler Dokuz Oğuzların büyük boylarından biridir.
(1) Burada 'analarım' diyerek ya üvey analarını yahut kaynanalarını kasdediyor.
(1) 'Çıkan' sözünün ne demek olduğu anlaşılmıyor.
(2) Göktürkler 12 yılı bir devre sayan hususi bir takvim kullanıyorlar ve bu on iki yılın her birine bir hayvanın adını veriyorlardı. Bu hayvanlar sırasıyla şunlardır: Sıçan, Öküz, Kaplan, Tavşan, Ejder, Yılan, At, Koyun, Maymun, Tavuk, Köpek, Domuz. Ayların adları olmayıp birinci ay, ikinci ay diye adlandırılırdı.
(3) Hangi ay'ın on yedisi olduğu söylenmiyor.
(4) 21 Ağustos 732 tarihine raslıyor.
(5) Bu söz biraz yukarda 'Tuygun' diye geçtiği halde burada 'Taygun' diye yazılıyor. Bir rütbe veya ünvan olduğu anlaşılıyor.
(6) Bu yazıtı yazan, adını daha yukarda 'Yulug' veya 'Yulıg' şeklinde yazdığı halde 'Yulluğ' diye kaydetmiştir.


KAYNAK: HÜSEYİN NİHAL ATSIZ - TÜRK EDEBİYATI TARİHİ

Yorumlar