Yaratılış Destanı

  

     Yaratılış destanı dünyanın nasıl yaratıldığını, insan ırklarının nasıl meydana geldiğini ve şeytanın nasıl bir kötülük unsuru olduğunu, Türkler'in düşüncesine göre izah etmektedir. Destan şöyledir:

     Daha hiçbir şey yokken 'Tanrı Kara Han' la 'su' vardı. Kara Handan başka gören, sudan başka görünen yoktu. Kara Han yalnızlıktan sıkılıp ne yapayım diye düşünürken su dalgalandı. 'Ak Ana' çıktı. Kara Han'a 'yarat' diyip yine suya daldı. Bunun üzerine Kara Han 'kişi'yi yarattı. Kara Hanla kişi ebedi suyun üstünde iki kara kaz gibi uçuyorlardı. Fakat kişi halinden memnun değildi. Kara Handan daha yüksekte uçmak istiyordu. Onun bu dileğini sezen Kara Han kişiden uçmak kabiliyetini aldı. Kişi sonsuz suya yuvarlandı. Boğuluyordu. Yaptığına pişman olarak Tanrı Kara Handan bağışlanmasını diledi. Tanrı Kara Han kişiye sudan yükselmesini buyurdu. Denizden bir yıldız yükseltti. Kişi bunun üstüne oturarak batmaktan kurtulacaktı. Kişi artık uçamayacağı için Tanrı Kara Han dünyayı yaratmak istedi. Suyun dibine dalarak toprak çıkarmasını kişiye buyurdu. Kötü düşünceden hâlâ vazgeçmeyen kişi denizin dibinden toprak çıkarırken kendisi içinde gizli bir dünya yaratmak istediğinden ağzına biraz toprak sakladı. Kişi avucundaki toprağı su yüzüne serpince Tanrı Kara Han toprağa 'büyü' diye buyruk verdi. Bu büyüyen toprak dünya oldu. Fakat aynı zamanda kişinin ağzındaki toprakta büyümeye başlayıp onu boğacak hâle geldi. Tanrı Kara Han 'tükür' diye buyruk vermeseydi boğulup gidecekti.

     Kara Han'ın yarattığı dünya dümdüzdü. Kişi tükürünce ağzından çıkan topraklar bu dümdüz dünyaya fırlayarak üzerinde bataklık, tepeler meydana getirdi. Buna kızan Tanrı Kara han bu itaatsiz kişiye 'Erlig' (Şeytan) adını verdi ve onu kendi ışık âleminden kovdu.

     Bundan sonra yerden dokuz dallı bir ağaç bitirerek her dalın altında bir adam yarattı. Bunlar dokuz insan ırkının ataları oldular. Erlig bu insanların bu kadar güzel ve iyi olduklarını görünce insanların bu kadar güzel ve iyi olduklarını görünce Kara Handan onları kendisine vermesini istedi. Kara Han vermedi. Fakat Erlig onları kötülüğe sürükleyerek kendisine çekebiliyordu. Kara Han insanların bu akılsızlığına, Erliği kanmalarına kızarak onları kendi başlarına bıraktı. Erliği yer altındaki karanlıklar dünyasının üçüncü katına kovdu. Kendisi için de on yedinci kat göğü yaratarak oraya yerleşti. İnsanları korumak için de meleklerden birini gönderdi.

     Erliğ bu güzel göğü görünce o da kendisine bir gök yaratmak için Kara Han'dan izin aldı. Kendi göğüne tebaasını, yani kandırdığı kötü ruhları yerleştirdi.

     Erliğin tebaası Kara Hanınkilerden daha iyi yaşadıkları için Tanrı Kara Hanın canı sıkıldı. Meleklerinden birini göndererek Erliğin göğünü yıktırdı. Bu gök yıkılıp dünyaya düşünce yıkıntılarından dağlar, boğazlar, ormanlar meydana geldi. Kara Han, Erliği dünyanın en derin katına sürdü. Bu güneşsiz, aysız yıldızsız yerde dünyanın sonuna değin oturmasını buyurdu.

     Tanrı Kara Han on yedinci kat gökten kâinatı idare etmektedir. On altıncı kat gökte 'Bay Ölkün', Altın dağda, altından bir tahtta oturur. Yedinci katta 'Gün Ana', altıncı katta 'Ay Ata' oturmaktadır.

     Yaratılış destanı bugün Altay Türkler'inde yaşamaktadır. Altay Türkler'i, Türkler'in en geri kalan bölümüdür. Onlardaki bu destan, tabii, en eski şeklinden değişmiş bir halde bize gelmiştir. Çünkü ancak on dokuzuncu asırda tespit olunmuştur. Fakat buna rağmen Türkler'in orjinal düşüncelerini göstermek bakımından çok değerlidir. Burada dikkate alınacak noktalar şunlardır:

     1- Türklere göre kâinatı yaratan bir tek kuvvet vardır. Kâinat sudan ve topraktan yapılmıştır.

     2- Kadın hayatta mühim unsurdur. Tanrı Kara Han'a yaratmak ilhamını bir kadın olan 'Ak Ana' verdiği gibi ikinci derecede iki Tanrı olan 'Gün' ve 'Ay' dan daha üstün olan 'Gün' de kadındır.

     3- Şeytan çok büyük kudretlere malik olmakla beraber esas itibari ile insandır. Hiç bir zaman Tanrı Kara Han'a denk kuvvette değildir.

     4- İnsanlar bir ana babadan üremiş değildir. Dokuz ayrı ırk vardır ki ataları ayrı insanlardır.


KAYNAK: ATSIZ - TÜRK EDEBİYATI TARİHİ

Yorumlar