Türk ve Turan Milletlerinde Tanrı Kavramı "Gök Tanrı Dini"


     TÜRK mitolojisinin ana konusu olan Gök Tanrı dini' dir.

     ' Gök Tanrı ' ifadesi ilkel anlamıyla gökyüzünün hakimi demektir. Gök renk sembolü, kutsallık ve menşei bildirir. Bu yüzden Göktürk terimi, Türk' ün renginin gök olmasını değil, (aynı şekilde gök börü ve gök teke de kurdun ve tekenin renginin gök olmasından değil) ilahi menşeli olduğunu gösterir.

     İlk dönem destan kahramanlarının kutsal olmaları da bu ilahi menşe meselesi ile ilgilidir. Evrenin üç katlı bölümünde (dünya modelinin dikey yapısı) Gök Tanrı yukarı dünya ile bağlantılı görünse de onun her üç dünyaya tesiri şüphesizdir.

     Orhun-Yenisey yazıtlarında ismi geçen Gök Tanrı veya Türk Tanrısı, somut zaman ve mekan yapısı olmayan yüksek tapınma kültüdür. Şamanlığın geniş şekilde yayılmasıyla biraz arka plana geçen Gök Tanrı, mitolojik metinlerde ve etnografik literatürde kendi varlığını koruyabilmiştir. 

     Ancak hem Şamanlar hem de sıradan Türkler bütün ruhlardan üstte Tanrı adlı mutlak varlığın mevcutluğunu kabul ederler.

     Türklerin Tek Tanrı inancında olduğu, elde olan malzemelerle tasdik edilir. Ayrıca araştırmacıların büyük çoğunluğu Türklerin Gök Tanrılı olduğu görüşünde birleşirler. 

     Vaktiyle bazı bilim adamları Şamanlığı Türklerin milli dini olarak düşünseler de elde bulunan yazılı ve sözlü kaynaklar Türklerin Şamanlık adında bir dinlerinin olmadığını kanıtlamaktadır. 

     Ruhları yönlendirebilen, gelecekten haber veren ve hastaları tedavi eden Şaman, bir din adamı özelliği taşımaktadır.

     

     
     Şamanlığın Altay-Sayan ve Sibirya Türklerinin bugünkü dini pratiklerinde önemli bir rol oynadığı malumdur. Şamanlığın tarih öncesinden var olmuş olması hemen hemen kesindir ve varlığı, en azından Orta Çağ' da, kendisine ağırlıklı bir yer vermesi zorunlu kılınacak derecede kanıtlanmıştır. Bu olgu ile Şamanizmi Türklerin ve Moğolların dini olarak kabul etmek arasında oldukça büyük bir mesafe bulunmaktadır. Ancak Roux' nun, yönetici tabaka ile kara budunun ayrı ayrı dini inançlarının olduğu konusundaki tespitleri de doğru olarak kabul edilemez. Yeni bir kabile gruplaşması veya imparatorlukların çöküşü yolu ile birkaç yılda oluşabilen siyasi yapı farklılıkları dini yapıyı da büyük ölçüde etkiler, fikri ise doğru sayılabilir.

     İslamiyet' e göre beşeriyetin ilk dini Hak Dini veya Tevhit Dini' dir. İlk din insanlara Allah' ın varlığını, birliğini öğretmişse de zamanla insanlar doğru yoldan uzaklaşmış, Allah' dan başka şeylere, tabiat kuvvetlerine, canlı cansız şeylere, kendi elleriyle yaptıkları putlara tapmaya başlamışlardır. İlahiyatçıların temel prensibine göre başlangıçta monoteist olan din, sonradan sapmalara maruz kalmış, çok tanrıcılık ortaya çıkmıştır. Oysa Şamanlık ne tek tanrılı ne de çok tanrılı dindir. O Tanrı' yı bilse de onunla alakası olmayan, yalnız zarar veren ruhlarla iş yapan bir arabulucudur. Dinin ise menşei her zaman ilahidir.

     Gök Tanrı dini-mitolojik sistemi monoteizme çok benzemektedir. Sadece monoteizm semavi kitapları, peygamberi, ayin ve merasimleri olan dini bir sistem olarak Tanrıcılıktan farklılık arz eder. Gök Tanrı inancının ne kutsal kitabı ne de peygamberi vardır. Bu nedenle de kaynaklarda Türkleri kitap ehli olmayan ancak Tek Tanrı inancına sahip olan kavim gibi gösterirler:

     " Onlar din, mezhep bilmezlerdi, ama Hakka ikrarları vardı. Oğuz tayfası derlerdi " 

     Fransisken rahibi Johannes de Plano Carpini, 1245 yılında Orhun nehri yakınındaki Kara-Korum şehrine, büyük Moğol devletine yaptığı diplomatik sefer zamanı ziyaret ettiği halkların gelenek ve inanışlarına dair birçok bilgi toplamıştır. O, yazdığı kitapta Türklerin görünen ve görünmeyen, her şeyi yaratan Tek Tanrı' ya inandıklarını anlatır.

     Aynı bilgiyi o dönemde Moğolistan' a gelmiş olan birçok Hıristiyan diplomat ta tasdik etmektedir:

     Her şeyin fevkinde duran Gök Tanrı, bütün ruhların ve koruyucuların hakimi, evrenin mevcut olma kaynağıdır. Tanrıcılık, dini mitolojik sistem gibi eski Türklerin dış ve iç alemlerini tanzim eder.

     Konar-göçer Türkten, kağana kadar her bir insan, yaptığı bütün iyi ve kötü işlerine göre, yalnız Tanrı' ya hesap verir, gerçek yardımı da ondan beklerlerdi.

     Bu açıdan baktığımızda Tanrıcılık, eski Türklerin ve Moğolların maddi ve daha çok manevi yaşamlarında büyük bir rol oynar Ailenin, soyun ve nihayet devletin ekonomik, siyasi, ideolojik düşüncelerinde Tanrıcılık yönlendirici mevkidedir.

     Türk ve Moğol büyükleri de Gök Tanrı' yı kut verip ve kutu geri alan en yüce kült olarak algılamışlardır. Mesela mutluluk (kut) nedir sorusuna verilen cevapları değerlendiren Cengiz Han:

     " Yer-Su hamisinin ve Tek Tanrı' nın himayesi hiçbir şeyle mukayese edilemeyecek bir kuttur. " Cevabını vermiştir.

     Cengiz Han, bir işe başladığı zaman:

     " Müngke Tengri' yin Küçüdür / Ebedi Tanrı' nın Gücüyle " dediği meşhurdur.

     Gök Tanrı dini-mitolojik sistemi cihan devleti kuran, İslam' a kadarki bütün Türklerde resmi din olarak mevcut olmuştur.

     Eski ve Orta Çağ Türk yazıtlarında, özellikle de Tonyukuk, Kül Tigin ve Bilge Kağan abidelerinde Tanrı hakkında verilen bilgilerden yola çıkarak onun başlıca sıfatları şöyle sıralanabilir:

     - Tanrı ebedidir, başlangıcı ve sonu hakkında hiçbir bilgi olmadığı gibi tasviri de yoktur

     - Her şeyin yaratıcısı odur

     - Tanrı yalnız devleti, milleti korur, fertlerin işine karışmaz

     - Kağana kut veren ve kutu geri alan da Tanrı' dır

     - Her şeyi bilen, gören olduğu için her şeyin sorumlusu da O' dur

     - Yaşam ve ölüm onun elindedir

     - İnsanların duasını kabul edendir

     Bütün bu sıfatlar monoteist bir dinin varlığından haber verir.

     Türk milleti ve Türk devletleri, Tenri yarlıkadukmüçün (Tanrı' nın inayetiyle) var olduğunun bilincinde olmuş her zaman bu yüce külte sığınmıştır.

     Orhun yazıtlarında devletin de Tanrı inayeti ile Kurulduğu, kağanın da Tanrı inayeti ile hükümdarlık ettiği, Türk milletinin zaferlerinin de onun inayeti ile kazanıldığı görüşü hakimdir.

     Hun hükümdarı Mo-tun (Mete), Çin imparatoruna göndermiş olduğu mektubunda; Kendisini tahta, Gök Tanrı' nın çıkardığını, zaferlerini Gök Tanrı' nın yardımıyla kazandığını belirtmektedir.

     Ayrıca Gök Tanrı' nın iradesiyle kağan olan Hunlar, Tanrı' nın buyruğu ile Tar-duş halkının Şadı olan diğer Türk hükümdarları da her zaman irade ve gücün Tanrı' nın elinde olduğunu defalarca dile getirmişlerdir.

     Türk hükümdarları zafer kazanınca kolları göğe kaldırarak;

     " Ey Gök Tanrı, Sana şükürler olsun " diyerek. Tanrı' ya şükrederlerdi.

     Batı Avar kağanı da, Bizans ile yaptığı bir antlaşmada Gök Tanrı adına ant içmiştir.

     Dede Korkut Oğuz namelerinde Başat, Tepegöz' ün tuzaklarından kurtulunca her seferinde Tanrım kurtardı, der.

     Türk mitolojik sisteminde ne kadar çok kutsallar, ata ruhları ve koruyucu ruhlar mevcut olsa da Gök Tanrı, zaferi veren, gücü veren, tek kurtarıcıdır ve bu sebeple de bütün kutlamaların başında gelmektedir.

     Gök Tanrı, dualarda gökte yaşayan en büyük ruh, insanları ve doğayı, ateşi ve yeri, güneşi, ayı ve yıldızları ile gök kubbeyi yaratan,dünyanın düzenini yöneten ve nihayet insan kaderini belirleyen bir varlıktır. Yaşam ve çoğalma onun elindedir. Buna rağmen yalnız iyilik edendir, iyilik kaynağıdır ve her şeyi bilendir.

     Gök Tanrı, insanların yaptığı işlerle ilgilenmese de zamanla hiddet ve hoşnutsuzluktan doğal afetler: kıtlık, sel, taşkın gibi felaketleri de türetir.

     Dini mitolojik sistemde Gök Tanrı veya Tek Tanrı, itikadın merkezinde yer alan ana külttür.

     Bir diğer önemli mesele de Tanrı kelimesinin ister Orhun-Yenisey yazıtlarında isterse de diğer yazılı kaynaklarda her zaman tekil biçiminde kullanılmasıdır.

     Tanrı, Türk Mitolojik şuurunda birkaç isimle anılmıştır. Bu adlanmalarda Tanrı kültünün mahiyeti değişmez olarak kalmış, ancak isim ve sıfatları çok olan yüce sitayiş kültü zaten isim yönünden de İslam' ın yüce Allah' ı ile ayniyet oluşturmuştur. Aslında kavranılmayan, sonsuz olan, ebedi ve ezeli olan, her şeyin fevkinde duran Tanrı, Şaman metinlerinde Zaten, Kayra, Dızayaça veya Şayan sıfatları ile anılmaktadır. Ayrıca birçok Tür boyunda:

     Bayat (Kadim), Açu (baba), İdi (sahip), Oğan (Kaadir), Çalap (mevla) tabirlerini ve daha onlarcasını Tanrı' nın sıfatları olarak kullanılmıştır. 

     Burada çok önemli bir gerçeği vurgulamak istiyorum ki o da:

     Gerek arkeolojik buluntularda gerekse etnoğrafik eşyalarda eski Türklerden kalma ilah yontularına ve putlara rastlanmamıştır. Elbette ki, din değiştirip de başka dinlere geçen ve eski Türklerin milli dini olan Gök Tanrı dininden ayrılanlardan kalan put ve ilah heykelleri vardır, ama bu tamamen farklı bir şeydir.

     Bu tür ürünler (putlar), Gök Tanrı dininin kapsamı dışında oluşturulmuş nesnelerdir: Nitekim puta tapanlarda putların, temsil ettikleri varlıkların manevi gücü ile dolu olduklarına inanılır, oysa Türk toplumunda manevi gücün tek kaynağı Gök Tanrı' dır.

    Eski Türkler, tüm evreni içeren tek ve ulu yaratıcı Gök Tanrı' nın tasvirini gerek heykel şeklinde, gerekse de resim biçiminde olsun, yapmamışlardır. Bütün gök alemini kapsayan Gök Tanrı' nın tasvirinin yapılması da düşünce olarak zaten imkansızdır.

     10 yy Arap gezgini Ebu Dulaf da Oğuzlarda put bulunmadığını kaydetmektedir. Uygur Türkleri de Tanrı' nın, insan ya da başka herhangi bir varlık biçiminde tasvir edilemeyeceğini söylemekteydiler. Bu sebeptendir ki Türkler arasında putçuluk ter almadığı gibi, putları korumaya yönelik tapınaklar da hiç yapılmamıştır.

     Mitolojik metinlerde Gök Tanrı şöyle tarif edilmektedir:

Tanrım, Gök Tanrı.
Sen güneş ışığındasın
Yere, göğe hükmedensin
Güneş gibi aydınlatan
Benim ak kuzularım orda ordadır.
Tanrı, Gök Tanrı
Sen kayada, sen çaydasın.
Benim ak kuzularım orda ordadır
Hepsini sana kurban edeyim.
Benim ak kuzularım orda ordadır.
Tanrı, Tanrı
Bir damla sudan kan, kandan can yarattın
Bize ebedi olan ateşinden, ışığından ver
Sen ateşte, sen sudasın
Sağdasın, soldasın, sağdasın, soldasın
Tanrım, Tanrım
Senin zenginliğin deniz gibi
Sensiz amel yok

Yorumlar